Sayfalar

24 Kasım 2010 Çarşamba

Öğretmen Öğretir!

Tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. Bir ülkenin gelişme potansiyeli, öğretmenlerinin potansiyeliyle doğru orantılıdır. Ne mutlu bana ki öğretmen sayısı çok olan bir aileye sahibim. İşini iyi yapan tüm öğretmenlere sevgilerle...


9 Kasım 2010 Salı

10 Kasımlar...

Merhaba Ata'm.Seni hiç tanıyamadım. Göremedim yüzünü. Masmavi gözlerini resimler, fotoğraflar haricinde göremedim. Sen o şık takımın ve şapkanla meydandan geçerken el sallayamadım sana. Yada askeri üniformanı giymiş emirler yağdırırken senin sözlerini can kulağıyla dinleyip ölüme koşamadım. Benim gözlerimin içine bakıp da "Ben size ölmeyi emrediyorum!" demedin. Seninle beraber rakı masalarına oturup, ardından da sohbet edemedik. Ben sana en çok, yattığın yerde yakın oldum. O da bir kaç metre yukarıdan, bir iki duayla... Aslında tanıyorum seni. Okul kitaplarından değil ama. Arkadaşlarının yazdığı ya da yazdırdığı kitaplardan. Kendi konuşmalarından tanıdım seni. Okul kitaplarında bize 1881'de doğdu 1938'de öldü diye anlattılar. Ama ben daha küçükken bana öğrettiler ki Atatürk ölmedi.  Atatürkler ölmez dediler. Sen de dedin: Analar daha çok Mustafa Kemal'ler doğuracaktır diye.  Ben de öyle inandım. Senin fikirlerini sanki hep yaşıyormuşsun gibi içimde hissettim.

Bugün 9 kasım, yarın saat dokuzu beş geçe senin ölümünü anacağız. 72. yılı ölümünün... Bedeni olarak ölümünün... Yine devlet başkanları, başbakan, cumhurbaşkanı, bakanlar, siyasi parti liderleri(bazıları), milletvekilleri resmi bir şekilde Anıtkabir'i ziyarete gidecek. Tüm basın ordusu peşlerindeyken göğüslerini gere gere mozolenin başına geçecekler. İki asker yardımıyla bir çelenk bırakacaklar oraya. Yine o basın ordusuyla beraber saygı duruşunda duracaklar önünde. Ardından da gidip hatıra defterine bir kaç kelime yazacaklar. "Ata'm izindeyiz bıraktığın mirası en iyi şekilde yaşatmaya çalışıyoruz." Peki Ata'm biliyor musun merasim bittikten sonra ne yapacaklar? Bilmem izleyebiliyor musun acaba? Eğer izleyemiyorsan ben söyleyeyim: işlerinin başlarına dönecekler. Okullarda İstiklal Marşı ve Andımız'ın okunma zorunluluğunun kaldırılmasının ne zaman yürürlüğe girmesi gerektiğini tartışacaklar. Bunu çözüme kavuşturduktan sonra daha kendini tanımayan, okuma yazma bilmeyen körpe beyinlere nasıl zorunlu din dersi veririz diye düşünecekler. Sonra da zorunlu din bilgisi dersini 1. sınıflara indirecekler. Bu dersi otistik çocuklara da verecekler. Ve onların en çok ihtiyacı olan beden eğitimi dersinin saatini azaltarak yapacaklar bunu. Ama merak etme Ata'm, bir sonraki resmi bayramda yine yanına gelecekler. Yine "Ata'm izindeyiz" yazacaklar.


Dediğim gibi Paşam, seninle aynı ortamda bulunamadım. Ama seni çok duydum. Ve umarım içimizdeki sönen ateşleri gözlerinin kıvılcımıyla tutuşturursun.

Seni sevgiyle anıyorum Ata'm. Rahat uyumaya çalış. Analar Mustafa Kemal'ler doğuruyor, doğuracak da.








7 Kasım 2010 Pazar

Milli Eğitim'de Değişiklik

Milli Eğitim Şûrası’nın 4’üncü gününde, tartışılacak kararlar alındı. 8 yıllık kesintisiz eğitim 13 yıla uzatılırken, öğrencilerin sabahları okuduğu “Andımız” ve “İstiklal Marşı” zorunlu olmaktan çıkarıldı. 8. sınıfta yapılan SBS’nin de uzun vadede kaldırılması için çalışma başlatıldı.

Milli Eğitim Şûrası’ndan, 8 yıllık kesintisiz eğitimi delecek bir karar çıktı. Zorunlu eğitim; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yıl ortaöğretim olmak üzere 13 yıl olacak şekilde belirlendi. Bu süreçle, kapatılan imam hatip liselerinin ortaokul kısımlarının yeniden açılması sağlandı.

11 YAŞA İMAM HATİP YOLU

Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun eğitim sürelerine ilişkin “1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi, 4 yıl ortaöğretim olmak üzere zorunlu eğitim 13 yıl olsun” önerisi alkışlar ile genel kuruldan geçti. Kabul gören öneriye göre aileler, ilköğretim 5. sınıftan mezun olan öğrenciyi ister meslek lisesine, ister genel liseye, ister imam hatip lisesine gönderebilecek.

DİN DERSİ 1. SINIFA İNDİ

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin çoğulcu bir anlayışla tüm öğretim kurumlarında daha etkin olarak okutulması önerisi de kurul gündemine getirildi. Alevilerin din dersinden muaf olma isteği, bu önerinin kabulü ile rafa kalkmış oldu. Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun “din dersinin ilk ve ortaöğretimin tüm sınıflarında daha etkin olarak okutulması” önerisi kabul gördü. Böylece ilköğretim 4. sınıfta okutulmaya başlanan din dersinin birinci sınıfa kadar indirilmesi gündemde. “Din dersi seçmeli olsun” önerisi de kabul edildi. Şûrada öğretmenler, törenlerin rutin ve zoraki katılımdan çıkarılmasını önerdi.

‘İSTİKLAL MARŞI KALKSIN’

Kabul gören maddenin oylanarak şûranın raporunda yer alması durumunda, öğrencilerin sabahları okuduğu Andımız ve İstiklal Marşı da zorunlu olmaktan çıkacak. Madde şöyle: “Törenler ve toplantılar; paylaşma, bütünleşme, denetim ve kontrol mekanizmaları olup okul yönetimi tarafından kültürü etkileme, değiştirme ve yeni değerlerin paylaşılması amacıyla rutin ve zoraki katılıma dayalı etkinlikler olmaktan çıkarılıp yoğun olarak ortak duygu ve değerlerin paylaşımını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.”

SBS KALKACAK

Öğretmenler, ortaöğretime geçişte sınav sistemi yerine okul başarısının geçerli olması gerektiği görüşünde birleşti. Öneri genel kurul tarafından benimsendiği için 8. sınıf sonunda yapılan “Seviye Belirleme Sınavı”nın uzun vadede kaldırılması için çalışma başlatılacak.

DİNE BRANŞ ÖĞRETMENİ

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile milli güvenlik derslerine branş öğretmenlerinin girilmesi önerisi kabul edildi. Bazı okullarda imamlar din derslerine giriyordu.
(Mynet'ten alıntıdır)

Diyecek söz yok. Maymun gözünü açsın artık.

2 Kasım 2010 Salı

Aynen Merhaba Dünya

Hello World!
Bunca zamandır niye ben blog yazmıyordum benim neyim eksik ki? Dedim ve başladım blog yazmaya. Diyeceksiniz ki: devam ettirir misin? Yaşayıp göreceğiz. Pek blog takip etmemişimdir ve dediğim gibi ilk defa blog yazıyorum. Sanırım insanlar düşüncelerini veya bazı konularda ki bilgilerini paylaşıyorlar. Öyle sanırım, evet. Öyleyse ben de öyle yaparım nedir ki? Benim ailem edebiyatçı be koyar mı bana, peh?! Neyse “özet geç piç!” dediğinizi duyar gibiyim o yüzden kısa kesiyorum. Şu anda blog işini çözmeye çalışıyorum, çözer çözmez yardıracağım yazıları merak etmeyin. Sevgiyle ve mutlulukla kalın efenim.

Mutlu Yıllar Cumhuriyet!

Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun / Happy Republi...Evet, nice mutlu yıllara cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti. Tam 87 yıl olacak yarın. Bu genç yaşında sırtını yere getirmeye çalışanlara inat mutlu yıllar. Baksana temellerini o kadar sağlam atmış ki Ata’n, sarsılıyor ama yıkılmıyor. Yıkılmayacak da…
Kimimiz önemsemiyoruz bu bayramı, kimimiz ( öğrencilerin çoğu yani) sadece tatil olacağı için seviniyoruz. Gerçekten bu bayramı yaşayan kaç kişi var? İçinde, ta yüreğinin dibinde cumhuriyetimizi kutlayan kaç kişi var? Merak ediyorum.
Sürekli söylenen sözleri söylemeyi sevmiyorum. O yüzden şimdi atalarımız bizim için kanlarını dökmüşler, cumhuriyetimizi kurmuşlar falan diye anlatmayacağım. Bunları zaten biliyoruz.(Bilmemezlikten gelenler de biliyor da işlerine gelmiyor.) Benim anlatmak istediğim sürekli bunları düşünüp, “aman atalarımız kan dökmüş, biz böyle rahat yaşıyoruz yapmayalım” dememizin yanlış olduğu. Onlar savaşarak bu toprakları bize kazandırdılar diye “Hurra!” deyip biz de savaşmaya gitmeyeceğiz herhalde. Savaş devri kapandı artık. Ne demiş güzel önderimiz: “Yurtta sulh, Cihanda sulh!” Atalarımıza olan borcumuzu sürekli diken üstünde yaşayarak değil, bize bıraktıkları emaneti anbean geliştirerek ödeyeceğiz. En azından böyle yapmak bizim görevimiz. Batı gibi giyinmek, batı gibi konuşmak bizi medeni yapmaz. Ancak batı gibi çalışmak, batı gibi bilimi kullanmak bizi geliştirir, batının seviyesine getirir.
Unutulmaması gereken şey şudur: Bizi medeniyete taşıyacak yol Atatürk’ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı, inançlarımızın destek, şeyh,şıh ve softaların köstek olduğu yoldur. 87. Yaşın Kutlu Olsun Türkiye Cumhuriyeti!

Hapşu!

Ehöm çok yaşa. Şu kış gününde olmazsa olmazlardandır nezle,grip ve türevleri. İnsanı hayattan bezdirir bu kıytırık hastalık. Hayır kesin bir tedavisi olsa tamam eyvallah. Ama yok! Öküz gibi yatmalısın evde düzelmek için.
Bir de yaklaşık 1 haftadır umarsızca yağmur yağarken tam hasta olduğun gün güneşin çıkması, pırıl pırıl bir gökyüzü oluşturması yok mu? İşte beni benden alıyor bu.İstemiyorum güneş olmasını. Yağmur yağsın sel olsun hatta.(ev bayırda olunca sel beni enterese etmiyor :P ) Ama güneş çıkmasın, insanlar cıvıl cıvıl dolaşmasın dışarıda. Bak sinirlendim hasta hasta. Yapmayın.
Nefes almak çok zor arkadaş. İnsanın burnu tıkanınca haliyle başka yerlerden nefes almaya çalışıyor. Çok zor bir eylem olsa da yavaş yavaş alışıyor insan.
NezleNezle olan arkadaşlara bir kaç öneri vermek istiyorum. Portakal yiyin mesela. Hem de washington(bazı yerlerde vaşington olarak da geçebilir. Öyle yerlerden koşarak uzaklaşın.) portakalı. Hatta normal yemek yer gibi yiyin onu. Sonra mandalina yiyin. Ekşilerinden ama. O kadar ekşi ki yerken yüzünüz yamulsun. Elma da yiyin tabi. Pek sevmem gerçi ben onu ama olsun yiyin. Onun ekşisini ise sadece götü tutanlar yesin. Benzemez o mandalinaya. Ekşisi pis vurur adamı. 3 gün toparlanamazsın mazallah. Sonra bir de bitki çayları var tabi. Eğer öksürüğünüz de varsa inanılmaz ötesi bir tarifim var. 1-2 kaşık bal, bir tutam zencefil(öksürük derecesine göre arttırılabilir),yarım limonun hepsini sıkın bir de içine. Bir tutam kekik, iki tutam naneyi de basın içine. Çabuk etki  için macun kıvamındayken yiyin. Veyahut kaynar suyu dökün üstüne. Ohh mis gibi için. Öksürük möksürük kalmaz.  Bu çayın aynı zamanda nezleye de iyi geldiği söylenmektedir tabi ama ben bilmiyorum. Deneyin görün.
Hrraaaaappppppp-şuuuuuuuuuuuu! Neyse ben biraz daha yatayım. O güneş de parlamaya devam etsin. Pis güneş. Haydi sağlıkla kalın.


Nezle